Baş Dönmesi (Vertigo) Ve Denge Bozuklukları

Baş dönmesi ve denge bozuklukları bireyin günlük hayatını önemli ölçüde etkileyebilen sık görülen semptomlardır. Bu semptomlar iç kulak, beyin, sinir sistemi, kas ve eklem hastalıklarından kaynaklanabilir.  Nedenine göre her birini kendine özgü tedavi seçenekleri söz konusudur.

Bu bölümde baş dönmesi semptomuna neden olan hastalıklar ile ilgili bilgiler ve tedavi seçeneklerinin anlatıldığı bölümler yer almaktadır.

Ancak baş dönmesi ve denge bozukluğu yaşıyorsanız, altta yatan nedeni belirlemek ve uygun tedaviyi almak için bu konun uzmanı bir  doktora başvurunuz.

1. Benign paroksismal pozisyonel vertigo (BPPV-Kristal oynaması) nedir?

      İyi huylu pozisyonel baş dönmesi belli baş pozisyonları ile ortaya çıkan baş dönmesi ve gözlerde istemsiz hareketler (nistagmus) ile karakterize, zaman içinde genellikle kendiliğinden düzelme gösterebilen bir hastalıktır. İç kulak kaynaklı baş dönmesinin en sık görülen nedenlerinden birisidir.

      Bu hastalık halk arasında kristal oynaması olarak da bilinmektedir. Hastalar, belirli pozisyonlarda ortaya çıkan, genellikle saniyeler süren bir baş dönmesinden yakınırlar. Atakların başlangıç ve bitişi belirgin olsa da, ataklar arasında bir dengesizlik – sersemlik hissi görülebilir. Beraberinde işitme kaybı bulunmaz. BPPV  her yaş gurubunda görülebilmekle birlikte yaşlı kişilerde daha sık görülür. 65 yaşın üstündeki kişilerde en sık baş dönmesi nedenidir.

BPPV’nin semptomları nelerdir?
  • Ani baş dönmesi atakları
  • Baş dönmesi, yatakta dönerken veya başını yukarı veya aşağı eğerken tetiklenir
  • Bulantı ve kusma
  • Denge kaybı
  • Görme bulanıklığı
BPPV Kimlerde Görülür?
  • Yaşlanma (65 yaş üstü kişilerde en yaygındır)
  • Kafa travması
  • Geçirilmiş  kulak ameliyatı
  • Meniere hastalığı
BPPV Tanısı Nasıl Konur?

Genellikle hastanın hikâyesi ve Dix-Hallpike manevrası adı verilen manevra ile konur. Gerek görülen durumlarda Videonistagmografi de tanı için kullanılabilir.

BPPV Tedavi

BPPV genellikle kendiliğinden düzelir. Tedavi edilmeyen BPPV’nin semptomları genellikle birkaç hafta veya ay içinde kaybolur. Ancak, bazı kişilerde semptomlar tekrarlayabilir ya da bazı hastalarda kendiliğinden iyileşme olmaz. Bu hastaların doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir.

BPPV de en sık uygulanan tedavi repozisyon manevralarıdır. Bu manevralar ile yerinden oynamış olan kristallerin tekrar orjinal yerine gönderilmesi sağlanır. Ancak bu manevraların uzman kişiler tarafından uygulanması gerekir. İç kulak da yer alan her bir yarım daire kanalından oynamış olan kristallerin doğru kanala yönlendirilmesi ancak deneyimli profesyonellerin yapabileceği bir uygulamadır. Bu manevralar ile tek seferde %80-90 oranında hastalığın düzelmesini sağlanır. Bazen ikinci ya da üçüncü manevrayı yapmak gerekebilir.

Manevralar ile tedavide başarısız olunan hastalarda habituasyon egzersizleri uygulanarak sorun büyük oranda çözümlenir.

Tüm tedavilere rağmen düzelme olmayan hastalarda ise nadiren de olsa cerrahi tedaviler gündeme gelir.

2. Meniere Hastalığı

Meniere hastalığını (MH) spesifik bir hastalık olarak tanımlamak yerine bir çok değişik etken sonucunda ortaya çıkan endolenfatik hidrops nedeni ile gelişen bir KLİNİK TABLO olarak tanımlamak daha doğrudur. MH kısaca iç kulakta bulunan endolenf adı verilen sıvının anormal birikmesi sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Bu durum kişide denge ve işitme ile ilgili sorunlara yol açar. Hastalığın nedeni kesin olarak bilinmemektedir ve bu klinik tablonun ortaya çıkmasında birden fazla faktörün rolü olduğu düşünülmektedir.

Bu hastalık her yaşta ortaya çıkabilir ancak genellikle 40 yaş civarında yani genç ve orta yaşlı yetişkin döneminde başladığı görülmektedir. Kadınlarda erkeklere göre bir miktar daha fazla görülür. Hastalığın başlangıcında tek kulak tutulurken ilerleyen dönemlerde karşı kulaktada hastalık ortaya çıkabilir. Hastalar işitme kaybına bağlı olarak yüksek şidetlerdeki seslerden rahatsız olurlar. Ayrıca hasta ve sağlam kulak arasındaki işitme eşikleri arasındaki farktan dolayı hastalar sesleri her iki kulaklarında farklı perdeden algıladığını söyler.

Hastaları doktora getiren belirtiler; 

  • Ani ve şiddetli baş dönmesi atakları (vertigo)
  • Kulak çınlaması (tinnitus)
  • İşitme kaybı
  • Kulakta dolgunluk hissi

Bu belitilerin yanı sıra ataklar sırasında bulantı, kusma, çarpıntı, taşikardi, ölüm korkusu ve hipertansiyon gibi semptom  ve bulgularda izlenebilir.

Baş dönmesi MH’nın en önemli semptomu olup her hangi bir uyaran olmadan kendiliğinden başlar, 20 dakika ile 24 saat arası sürer, ataklar halinde tekrarlar ve baş pozisyon değişikliği ile şiddeti artar. Ataklar geçtikten sonra hastala bir kaç gün daha postüral dengesizlik ve yürürken sendeleme yaşayabilir.  Hastanın tutulan kulağında izlenen işitme kaybı ataklar sırasında artış gösterir ve atak geçince azalma tarzında bir dalgalanma gösterir. Hastalığın başlangıç dönemlerinde işitme kaybı atak sonrasında normale döner, ancak ilerleyen dönemlerde her ataktan ile giderek derinleşir ve kalıcı bir hal alır.

Meniere Hastalığında Tanı

MH’na kesin tanı koyduracak bir test yoktur. Hastalığın ön tanısı KBB hekimi tarafından alınan ayrıntılı klinik öykü ve semptomlar ile konur. Daha sonrasında sırası ile;

  • Odyolojik Tanı (İşitme testi)- Alçak frekanslarda işitme kaybının olması ve recruitment testlerinin pozitif olması
  • Pozitif Fistül Testi
  • Elektrokokleografi
  • Dehidratasyon Testi
  • ABR
  • OAE
  • ENG
  • VEMP
  • vHIT
  • İntratimpanik Gadolinum enjeksiyonu sonrasında MRI
Meniere Hastalığında Tedavi

Bu hastalık kronik bir durumdur. Çeşitli tedaviler ile semptomları hafifletilmeye ve kişinin yaşamı üzerinde uzun vadeli etkilerini en aza indirilmeye çalışılır. Ancak MH’nın kalıcı ve tam etkili bir tedavisi yoktur. Uygulanan tedavi yöntemleri ile baş dönmesi başta olmak üzere hastalığa ait yakınmaların ortadan kaldırılması amaçlanır. MH’nın nedeni kesin olarak ortaya konamadığından ve kişiye göre farklı seyir izlemesinden dolayı hekim kontrolünde tedavi planlanmalıdır.

MH’da uygulanan ilaç tedavisi temelde baş dönmesi ve buna bağlı mide bulantısı hissini azaltmaya, endolenf sıvısının birikimini engellemeye ve atakların sıklığını azaltmaya yöneliktir. Tedavide basamak tedavisi uygulanır. Buna göre;

  • Bilgilendirme ve stres yönetimi
  • Beslenme önerileri; sigara, alkol, kafein, tuz kullanımı azaltılmalı
  • Diüretik tedavisi
  • Vazodilatatörler
  • Intratimpanik tedaviler
  • Cerrahi tedavi
  • Vestibüler rehabilitasyon

MH da uygulanan medikal tedaviler ağız veya parenteral yolundan uygulandığı gibi bazı durumlarda kulak içine enjeksiyonlar yapılarak da uygulanabilmektedir. Bazı hastalarda ilaç tedavileri ile istenen düzeyde semptomlar kontrol altına alınamayabilir. Bu gibi durumlarda cerrahi tedavi ile endolenf sıvısının drenajının sağlanması, denge bozukluğuna yol açan labirentin çıkarılması ve ilgili bölgedeki sinir yapısının ortadan kaldırılması mümkündür.

MH nedeniyle gelişen işitme kaybının ne yazık ki ilaçlarla tedavisi mümkün değildir. Bu durum kişinin hayat kalitesini etkileyebileceğinden işitme cihazları kullanılabilmektedir.

3.Vestibüler Migren

Migrene bağlı baş dönmesi ataklarına vestibüler migren (VM)  denir. Migren ve vertigo her ikisi de toplumda sık karşılaşılan durumlardır. VM en sık baş dönmesi yapan nöroloji vertigo nedenidir. Günümüzde VM BPPV’dan sonra ikinci en sık vertigo nedeni olarak kabul edilmektedir.

Bir kişinin migren tanısı alabilmesi için  4-72 saat süren baş ağrısı atakları tanımlaması gerekir. Bu ağrının tipik özellikleri:

  • Tek taraflı yerleşim gösterir
  • Zonklayıcı tarzdadır
  • Orta veya şiddetlidir
  • Rutin fiziksel aktivite ile artış gösterir
  • Bulantı ve foto-fonifobi (Ses ve ışık) eşlik eder

VM kişinin hayatının herhangi bir döneminde başlayabilir. Migrene bağlı baş ağrısı genellikle baş dönmesinden daha erken yaşlarda başlar ve bunu takip eden 8-9 yıl içerisinde vestibüler semptomlar ortaya çıkar. Migrende olduğu gibi kadınlarda daha sık görülür. Hastaların çoğunda VM epizodik bir hastalıktır. Spontan ve pozisyonla değişen baş dönmesi ataklarından hastalar yakınır. Baş dönmesi atakları yanı sıra baş hareketleri ile uyarılan dengesizlik, baş hareketinden kaçınma gibi yakınmalarda sıktır ve vestibüler disfonksiyonun varlığına işaret eder. Hastalarda izlenen bu ataklar saniyelerde sürebilir günlercede devam edebilir. Ataklar arası sürede değişkenlik gösterir. Bazı hastalarda günlerce hatta aylarca atak olmayabilir.

Bu hastalarda vestibüler semptomlar ile migrenöz semptomların zamansal ilişkiside hastalar arasında değişkenlik gösterebilir. Baş dönmesi genellikle ağrı atağı içinde veya sonrasında gelişebilir. Nadirende olsa baş dönmesi ve baş ağrısı atakları birbirlerinden bağımsız olarak ortaya çıkar.

VM hastalarında işitme kaybı ve tinnitus genellikle izlenmez.

Baş dönmesi atakları baş ağrısı ataklarında olduğu gibi uykusuzluk, stres, mensturasyon, bazı yiyecek ve içecekler ile tetiklenebilir.

Tanıda en önemli nokta hekimin migrenöz semptomların vertigo ataklarına eşlik etmesinden kuşkulanmasıdır. VM tanısı klinik öyküye dayalı konur.

Tedavi teorik olarak migren tedavisinden farklı değildir.

  • Yaşam şeklinin düzenlenmesi (düzenli beslenme, uyku, egzersiz)
  • Alkol, sigara, kafein, doğum kontrol hapları gibi migren tetikleyicilerinden kaçınmak
  • İlaç tedavisi

Migren şu klinik durumlarla birliktelik gösterebilir:

  • Meniere hastalığı
  • BPPV
  • Ortostatik Hipotansiyon
  • Depresyon
  • Panik atak
4.Vestibüler nörinit

Ani başlayan başdönmesi ve buna eşlik eden bulantı, kusma ve genel dengesizlik ile karakterize bir hastalıktır. En sık görülen ikinci periferik vestibüler hastalıktır. Oldukça geniş bir yaş aralığında görülmekle birlikte sıklıkla 30-50 yaşlarında görülür.

Hastalığın akut dönemi oldukça şiddetlidir. Bu dönemde günlerce süren şiddetli baş dönmesi yakınması hastanın yaşam kalitesini büyük ölçüde bozar. Akut dönem geçtikten sonrada hastalar uzun süre dengesizlikten yakınır. Vestibüler nörinit hastalarında akut dönemde kulakta dolgunluk, çınlama yakınmaları olsada işitme kaybı hiçbir zaman olmaz.

Vestibüler nörinitin nedeni bilinmemektedir. Ancak çoğu hastanın öyküsünde yakın zamanda geçirilmiş şiddetli bir üst solunum yolu enfeksiyonu öyküsü mevcuttur.

Klinik Semptom ve Bulgular:

  • Ani başlayan şiddetli vertigo
  • Bulantı ve kusma
  • Hastanın yataktan kalkamaması
  • Gözlerini açtığında semptomların şiddetlenmesi
  • İŞİTME KAYBININ BULUNMAMASI
  • Hasta ayağa kalktığında tutulan kulak tarafına düşme veya sendeleme tarzında denge kaybı sergiler
  • Hasta başını tipik olarak hareket ettirmek istemez ve baş hareketleri ile semptomlarının şiddeti artar
  • Hastaların semptomları tipik olarak 3 günde geriler ancak kronik dengesizlik hissi ve baş hareketleri ile tetiklenen dengesizlik hissi uzun süre devam eder
Tanı ve Muayene Bulguları
  • Tanıda en önemli aşama klinik öyküdür
  • Ayrıntılı bir kulak muayenesi yapılmalı ve orta kulak iltihabı ve komplikasyonları mutlaka dışlanmalıdır
  • İlk tanı anında yapılan muayenede spontan, şiddetli, yönü bakışla değişim göstermeyen ve hızlı fazı sağlam kulağa doğru olan nistagmus tespit edilir
  • İşitme muayenesinde işitmenin normal olduğu belirlenmelidir
  • Denge muayenesi ayrıntılı yapılmalıdır
  • Serebeller testler
  • Kraniyal sinir muayenesi
  • Tam ve ayrıntılı nörolojik muayene
  • Kalorik test
  • Rotasyon testleri
  • VEMP
  • Bu hastalığın ayırıcı tanısında inme, multiple skleroz, labirentit, meniere hastalığı, vertebral arter diseksiyonu ve beyin sapı infaktı gibi ve çoğu yaşamsal öneme sahip hastalıklar bulunduğu için özellikle dikkatli olunmalıdır. Bu hastalıklardan ayırıcı tanısı için MRI istenmelidir
Tedavi

İzlem ve destek tedavisi şeklindedir. Akut dönemde çeşitli ilaçlar yanı sıra hastalara sıvı desteği verilir. Hastalığın şiddetine göre özellikle yaşlı, şeker tansiyon gibi serebro vasküler risk faktörü bulunanalar, ek hastalığı olanlar, çocuk hastalar, bulantı ve kusması şiddetli olanlar hastanede yatırılarak tedavi edilir. Hastalığın akut dönemi yatıştıktan sonrada vestibüler rehabilitasyon verilmelidir.

5.İlaçlara bağlı baş dönmesi

Farklı hastalıkların tedavisi için kullanılan çeşitli ilaçların bir yan etkisi olarak baş dönmesi, dengesizlik hissi veya sersemlik hissi ortaya çıkabilir. Bu klinik tablo oldukça sık görülmekle birlikte çoğu zaman gözden kaçmaktadır.  Baş dönmesine neden olabilecek ilaçlar arasında;

  • Tansiyon ilaçları
  • Antidepresanlar
  • Anksiyete ilaçları
  • Antihistaminikler

Baş dönmesinin kullanılan ilaçlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığına mutlaka bir hekimin karar vermesi gerekir. Baş dönmesine neden olabilecek tüm nedenler dışlandıktan sonra ilacın buna neden olduğuna karar verilirse aldığınız ilaçları kesinlikle kendiliğinizden bırakmayınız. Mutlaka ilacı başlayan hekiminiz ile bu konuyu görüşünüz

6. Yaşlanmaya bağlı dengesizlik (Presbivertigo/presbiataksi/presbitazis)

Yaşlı hastalarda ortaya çıkan dengesizlik önemli bir problemdir, düşme ve sonrasında oluşan kırıklar nedeni ile yatalak kalma ve ölüm gibi önemli riskler taşır.

Uzun süren kronik dengesizlik tablosu anksiyete ve depresyona neden olabilir.

Yaşlı hastalardaki dengesizliğin, vestibüler sistemin fizyolojik olarak yaşlanmasının yanı sıra, görme ve kas iskelet sisteminde ki dejeneratif değişiklikler ve bunlara eşlik edebilen diabet, hipertansiyon, çoklu ilaç kullanımı gibi daha başka nedenleride vardır.

Yaşlanma ile ortaya çıkan dengesizlik aslında bir dizziness tablosudur. Yani hastalar sürekli devam eden bir dengesizlikten yakınırlar.

Bu hastaların tanısında en önemli aşama klinik ayrıntılı öyküdür. Diğer hastalardan farklı olarak sadece KBB ve nörolojik muayene yeterli olmaz. Bu hastaların tüm sistem muayeneleri yapılmalıdır. Muayene ortamında tüm hastalara baş savurma, baş sallama ve pozisyonel testler uygulanmalıdır. Bu yaş grubunda BPPV da sık görüleceğinden pozisyonel testler dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.

Yaşlı hastalarda sık görülen dengesizlik nedenleri şunlardır:

  • Ortostatik hipotansiyon
  • Vertebrobaziller yetmezlik
  • BPPV
  • Meniere hastalığı

Tedavi de bu hasta grubunda en doğru yaklaşım VESTİBÜLER REHABİLİTASYONDUR. Dengesizlik yakınması olan tüm hastalarda endikedir. Rehabilitasyon programı kişiye özel planlanmalıdır. Bu tedavi sürecinde şunlar yapılır:

  • Santral kompanzasyonu arttıran fizyoterapi egzersizleri
  • Görme stabilitesi
  • Postür kontrolü