Service Category: Uzmanlıklar

Bu bölümde çocuk ve erişkinlerde sık görülen kulak hastalıkları ile ilgili genel bilgiler yer almaktadır.  Ayrıca bu bölümde tedavi seçenekleri hakkında da kısa bilgilere yer verilmiştir.

  • Kulak kiri
  • İşitme kayıplarının tanı ve tedavisi
    • İletim tipi işitme kaybı
    • Sensörinöral işitme
    • Yaşlılığa bağlı işitme kaybı
    • Ani işitme kaybı
    • Gürültüye bağlı işitme kaybı
    • İlaçlara bağlı işitme kaybı
  • Kulak Çınlaması (Tinnitus) tanı ve rehabilitasyonu
  • Kulak ağrısı
  • Kulak akıntısı
  • Yüz Felci
  • Kulak iltihapları
  • Otitis eksterna
  • Akut ve kronik otitis media
  • Otitis media komplikasyonları

Baş ve boyun kanserleri, dudak, dil, ağız, boğaz, gırtlak, yutak, burun ve sinüsler dahil olmak üzere baş ve boyun bölgesindeki herhangi bir bölgeyi etkileyebilecek bir grup kanserdir. Bu kanserler, dünya çapında önemli bir halk sağlığı sorunudur ve her yıl milyonlarca insanı etkilemektedir.

  • Burun ve paranazal sinüs tümörleri
  • Nazofarenks kanserleri
  • Oral kavite kanserleri
  • Tükrük bezi tümörleri
  • Larenks kanserleri
  • Hipofarenks kanserleri

Burun ve paranazal sinüs hastalıkları solunum problemleri, burun tıkanıklığı, akıntısı, koku bozuklukları, baş ve yüz ağrısı gibi çeşitli semptomlara yol açabilir.

Bu bölümde sık görülen burun ve paranazal sinüs hastalıkları, teşhis ve tedavi yöntemleri için ipuçları bulabilirsiniz.

  • Burun tıkanıklığı
  • Septum deviasyonu (Burun eğriliği)
  • Burun Akıntısı
  • Epistaksis (Burun kanaması)
  • Konka hastalıkları (burun eti)
  • Alerjik rinit
  • Enfeksiyöz rinitler
  • Non-enfeksiyöz rinitler
  • Akut ve kronik Sinüzit
  • Alerjik sinüzit
  • Nazal polipozis
  • Anosmi (Koku Alamama)
  • Horlama ve uyku apnesi (OSAS) cerrahisi
  • Alerji deri testi

Bu bölümde, sık görülen enfeksiyonlar, kulak burun boğaz ile ilgili semptomlar ve hastalıklar hakkında genel bilgiler, teşhis ve tedavi yöntemleri için ipuçları bulabilirsiniz

  • Üst solunum yolu enfeksiyonları (grip-nezle)
  • Baş ve yüz ağrısı
  • Öksürük
  • Geniz akıntısı
  • Akut ve kronik tonsillit
  • Akut ve kronik adenoidit
  • Akut ve kronik farenjit
  • Laringofaringeal reflü

Çocukluk çağı, kulak burun boğaz hastalıklarının oldukça yaygın olduğu bir dönemdir. Yetişkinlerden farklı anatomik ve fizyolojik özelliklere sahip olan çocuklar, KBB hastalıklarına karşı daha hassastır ve bu hastalıklar, onların genel sağlıklarını ve gelişimlerini önemli ölçüde etkileyebilir.

Bu bölümde, çocuk KBB hastalıkları hakkında genel bilgiler, sık görülen hastalıklar, teşhis ve tedavi yöntemleri ve ebeveynlere yönelik ipuçları bulabilirsiniz.

  • Çocuklarda ses ve konuşma bozuklukları
  • Yenidoğan ve çocuklarda genetik ve kazanılmış işitme kayıpları
  • Efüzyonlu otitis media
  • Akut otitis media
  • Kulağa tüp uygulaması
  • Tonsil ve geniz eti  hastalıkları
  • Genizeti ve bademcik ameliyatı
  • PFAPA Sendromlu hasta takibi
  • Çocukluk çağı baş ve boyun kanserleri
  • Boyun kitleleri
  • Lenfadenopati
  • Solunum yolu problemleri

Dil ve konuşma bozuklukları, bir kişinin iletişim kurma yeteneğini etkileyen bir dizi durumdur. Konuşma, dil veya her ikisinin bir kombinasyonunu etkileyebilirler.

Dil ve konuşma bozuklukları, beyin hasarı, sinir sistemi bozuklukları, genetik ve çevresel faktörler dahil olmak üzere çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir.

Dil ve konuşma bozukluklarının tedavisi, altta yatan nedene ve bozukluğun ciddiyetine bağlıdır.

1.Artikulasyon Bozukluğu

Artikülasyon bozukluğu, bir veya birden fazla sesin doğru şekilde üretilememesi veya telaffuz edilememesidir. Genellikle çocukluk yaş grubunda görülür. Bu durum, konuşmanın anlaşılmasını zorlaştırabilir ve iletişim problemlerine yol açabilir.

Artikülasyon Bozukluğunun Nedenleri
  • Duyusal motor bozukluklar
  • Dudak, damak veya diş eti gibi konuşma organlarında yapısal bozukluklar seslerin doğru şekilde üretilmesini engelleyebilir
  • İşitme kaybı, seslerin doğru şekilde duyulmasını ve taklit edilmesini zorlaştırabilir
  • Yetersiz dil stimülasyonu veya dil modeli eksikliği de artikulasyon bozukluğuna yol açabilir
Artikülasyon Bozukluğunun Belirtileri
  • Seslerin atlanması, değiştirilmesi veya eklenmesi
  • Seslerin belirsiz veya mırıldanır şekilde telaffuz edilmesi
  • Konuşma hızının yavaş veya hızlı olması
  • Kelimelerin veya cümlelerin tekrarlanması
  • Burundan konuşma
Artikülasyon Bozukluğunun Tedavisi

Artikülasyon bozukluğunun tedavisi, altta yatan nedene ve bozukluğun şiddetine bağlıdır. Genel tedavi yaklaşımları şunlardır:

  • Konuşma terapisi ile seslerin doğru şekilde üretilmesini öğretmek için çeşitli egzersizler ve teknikler kullanır.
  • Duyusal motor terapi, konuşma organlarının koordinasyonunu ve kontrolünü geliştirmeye yardımcı olur.
  • İşitme kaybı artikulasyon bozukluğuna neden oluyorsa, işitme cihazı veya implant kullanılabilir.
  • Yapısal bozukluklar artikulasyon bozukluğuna neden oluyorsa, cerrahi müdahale gerekebilir.
2.Kekemelik

Kekemelik, konuşmanın akıcılığının bozulduğu bir konuşma bozukluğudur. Kekemelik yaşayan kişiler, konuşurken sesleri, heceleri veya kelimeleri tekrarlayabilir, uzatabilir veya bloke olabilirler. Kekemelik, konuşma sırasındaki duraklamalar, seslerin uzatılması veya tekrarlanması ile karakterize edilir. Bu konuşma bozukluğu kişinin iç yapısını, özgüveninin, hayata bakışını, kendine saygısını ve diğer insanlarla olan iletişimini olumsuz yönde etkileyebilir.

Kekemelik her yaştan insanı etkileyebilir, ancak en çok 2-5 yaş arası çocuklarda görülür. Kekemelik yaşayan çocukların %75-80’i ergenliğe kadar kendiliğinden iyileşir. Ancak bazı kişilerde kekemelik yetişkinliğe kadar devam edebilir.

Kekemeliğin Nedenleri

Kekemeliğin kesin nedeni bilinmemektedir. Genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığı düşünülmektedir. Kekemeliğin nedenlerini ortaya atmak için günümüzde ileri sürülen pek çok kuram vardır. Ancak bunların hiçbiri kekemeliğin nedeninin kesin ve net bir biçimde ortaya koyamamaktadır.

Kekemeliğin Belirtileri
  • Seslerin, hecelerin veya kelimelerin tekrarlanması
  • Seslerin uzatılması
  • Konuşma sırasında duraklamalar
  • Kelimeleri başlatmada zorluk
  • Konuşmaktan kaçınma
  • Kaygı ve utanç
Kekemeliğin Tedavisi

Kekemeliğin tedavisi yoktur, ancak çeşitli tedaviler kekemeliğin semptomlarını yönetmeye ve konuşmayı daha akıcı hale getirmeye yardımcı olabilir.

  • Konuşma terapisi, kekemelik yaşayan kişilere daha akıcı konuşmayı öğretmek için kullanılan en yaygın tedavi yöntemidir
  • Bazı durumlarda, kekemeliğin semptomlarını hafifletmek için ilaçlar kullanılabilir
  • Destek grupları, kekemelik yaşayan kişiler için bilgi ve deneyimlerini paylaşabilecekleri bir ortam sağlayabilir

Kekemelik bir zihinsel veya duygusal bozukluk değildir; kişinin zekasını veya yeteneğini etkilemez. Ayrıca kekemelik bir kişinin sosyalleşmesini veya iletişim kurmasını engellemek zorunda değildir. Kekemelik yaşayan kişilere karşı sabırlı ve anlayışlı olmak önemlidir.

3.Mutasyonel Falcetto (Puberfoni)

Erkek çocuklarında çocukluk çağından erişkin çağa geçerken seslerinde  değişimi yaşanır ve ses kalınlaşır. Ancak bu geçiş tamamlanamaz ise dengesiz, değişken, kestirilemeyen bir ses tonu ile konuşmaya ortaya çıkar. Çocuğun sesinde devamlı ya da arada olan  bir incelme durumu oluşur. Bu duruma puberfoni veya mutasyonel falseto denir.

Puberfoni nedeninin tam olarak bilinmemektedir. Hormonal dengesizlikler, psikolojik faktörler ve sesin yanlış kullanımı gibi etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir.

Çocuğun gırtlak yapısında yada işleyişinde bir sorun yoktur. Çocuk ergenlikte hormonal değişimle ortaya çıkan kalın sesini garipser, bu sesten hoşlanmaz ve eski ince çocuk sesini değiştirmek istemez. Bu hastalar seslerini kontrol edemediğinden ortaya çıkan bu değişken ses genellikle çevrelerindeki insanlar tarafından yadırganır. Bu durum da kişinin sosyal aktivitelerini kısıtlamasına ve daha az konuşur hale gelmesine neden olur.

Puberfoni Belirtileri
  • Ergenlik döneminde sesin normal şekilde kalınlaşmaması
  • Tiz sesin devam etmesi
  • Ses kısıklığı
  • Nefesli ses
  • Vokal yorgunluk
  • Bağıramama
  • Bazı hastalarda çift sesle konuşma (hem alçak hem de yüksek perdeden)
Puberfoni Tedavisi

Puberfoni tedavisinde genellikle konuşma terapisi ve psikolojik destek kullanılır. Bazı durumlarda hormon tedavisi de önerilebilir. Konuşma terapisti, sesin doğru şekilde kullanılmasını öğretmek için çeşitli egzersizler ve teknikler kullanır. Psikolog, puberfoninin neden olabileceği kaygı ve utanç gibi duygularla başa çıkmaya yardımcı olur.

Mutasyonel falseto, beraberinde bir psikiyatrik veya hormonal bozukluk olmadığı sürece sadece ses terapisi teknikleri kullanılarak tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Nadir bireylerde tedavi yöntemi olarak cerrahi tercih edilebilir.

4.Ses Terapisi

Ses bozukluklarının tedavisinde kullanılan bir yöntem olup sesin doğru şekilde kullanılması öğretilerek kişinin ses bozukluklarına ilişkin semptomları hafifletilmeye çalışılır. Ses problemlerinin tamamında kullanılabilecek bir tedavi yöntemidir. Bazı ses rahatsızlıklarında tek tedavi yöntemi olarak kullanılır. Ancak bazı ses hastalıklarında ise tıbbi veya cerrahi tedavinin öncesi ve sonrasında destekleyici tedavi yöntemi olarak kullanılabilir.

Bu tedavi yöntemi son derece önemli ve kıymetli bir yaklaşım olmakla birlikte hiçbir ses patolojisi için spesifik bir ses terapisi yöntemi yoktur. Yani her hasta için seçilen ses terapisi yöntemi, yoğunluğu ve süresi, hastanın ihtiyaçlarına göre birbirinden farklıdır.

Ses Terapisi Hangi Durumlarda Kullanılır?

Ses terapisi, ses bozukluğu yaşayan herkese uygulanabilir. Ses terapisi en çok sesini aktif olarak kullanan şarkıcılar, oyuncular, öğretmenler, spikerler, telemarketing çalışanlarına; ses kısıklığı, ses yorgunluğu, ses çatallanması gibi ses bozukluğu yaşayan çocuklar; felç, Parkinson hastalığı, ALS gibi nörolojik hastalığı olan kişilerde ses bozukluğu görülebilir.

  • Ses kısıklığı
  • Ses yorgunluğu
  • Sesin titreme veya çatlama
  • Nefes darlığı
  • Konuşurken veya yutarken boğaz ağrısı
  • Disfoni, afoni, fonksiyonel disfoni, spasmodik disfoni, nörojenik disfoni, puberfoni, presbifoni gibi ses bozuklukları
  • Ses tellerine cerrahi müdahale sonrası sesin düzeltilmesi için ses terapisi uygulanabilir.
Ses Terapisi Nasıl Yapılır?

Kulak burun boğaz hekimi  hastanın ses bozukluğunun nedenini ve şiddetini değerlendirir ve buna göre bir tedavi planı hazırlar. Bu konuda özelleşmiş ise terapiyi kendisi uygular ancak bu hastalara genel olarak multidisipliner yaklaşım uygundur. Bu nedenle ses terapisi, dil ve  konuşma terapisti tarafından uygulanır. Ses terapisi hafta bir gün 40-50 dakikalık seanslar halinde birebir olarak uygulanır. Terapi süresi hasta ve ses probleminin tipine göre değişmekle birlikte, ortalama 4-8 seansta oldukça yüksek başarı oranı ile tedavi edilirler. Ses terapisinin başarısında hastanın katılımı, motivasyonu, verilen ödev ve eksersizleri disiplinli bir şekilde uygulaması esastır. Ses terapisinde sıklıkla uygulanan yaklaşımlar ise;

  • Ses hijyenine yönelik eğitim
  • Ses tellerini güçlendirmeye ve esnekliği artırmaya yardımcı olan egzersizler
  • Doğru nefes almanın ve kullanmanın öğretilmesi
  • Konuşma teknikleri
  • Hastanın sesinin kaydedilmesi ve dinletilmesi, geribildirim verilmesi
  • Ses bozukluğunun neden olabileceği kaygı ve utanç gibi duygularla başa çıkmaya yardımcı olmak

Ses ve yutma bozuklukları, ses tellerini, gırtlağı veya yutma kaslarını etkileyen çeşitli rahatsızlıklardan kaynaklanabilir. Ses ve yutma bozukluklarının tedavisi, altta yatan nedene bağlıdır.

Bu bölümde ses ve yutma bozukluklarının en sık nedenleri hakkında bilgiler ve tedavi seçeneklerine yer verilmiştir. Ancak ses ve yutma bozukluğunuza neden olan patolojinin nedeni belirlemek ve uygun tedaviyi almak için bu konun uzmanı bir  doktora başvurunuz.

1.Ses Kısıklığı

Ses, gırtlakta bulunan ses tellerinin birleşerek aradaki boşlukların kapanmasıyla oluşur. Eğer bu boşluklar tam olarak kapanmazsa ses kısıklığından söz edebiliriz. Ses kısıklığı sesin kalitesindeki herhangi bir değişikliği tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Ses kısıklığı genelde geçici olarak yaşanan bir sorundur ve özellikle bağırmak, şarkı söylemek gibi sesin çok zorlandığı durumlarda gelişir.

Kişi konuşmaya çalışırken sesinin boğuk, gıcırtılı ve gergin olması sonucu ses çıkarmada zorluk yaşadığını ifade edilebilir. Konuşma sırasında ses titremesi, yorgunluğu, değişen ses perdesi, nefes alma veya gergin ses kalitesi gibi çeşitli şikayetler söz konusu olabilir.

Ses Kısıklığının Sık Görülen Nedenleri Nelerdir?
  • Sesin aşırı kullanımı
  • Sigara içmek
  • Alerji, astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)
  • Reflü
  • Ses teli kasının spazmı
  • Kronik öksürük
  • Aşırı alkol kullanımı
  • Dokuların yaşlanması
  • İyi ve kötü huylu ses teli lezyonları
  • Akut larenjit
  • Kronik enfeksiyonlar
  • Romatoid artrit, hipotiroidizm, Parkinson hastalığı, felç ve multipl skleroz gibi hastalıklar
  • Tiroid bezi ameliyatı gibi boynu içeren farklı ameliyat türleri

Bazı kanserlerde ses kısıklığına neden olabilir. Bu nedenle iki haftanın sonunda ses kısıklığınız düzelmez ise mutlaka bir kulak burun boğaz hekimine muayene olunması gerekmektedir.

2.Ses Teli Nodülü

Sesin yanlış ve fazla kullanılmasına bağlı olarak ses tellerinin birbiri ile temas ettiği serbest yüzeyde oluşan, iyi huylu  büyümelere verilen genel isimdir.

Genellikle  ses tellerinin titreşim sırasında en çok birbirine çarptığı bölge olan ön 1/3 ve orta 1/3 birleşim yerlerinde kronik travmaya bağlı olarak gelişirler. Erişkin yaş grubunda daha çok kadınlarda, çocukluk döneminde ise erkek çocuklarında daha sık görülür.

Ses kısıklığının en sık nedenleri arasında yer alan ses teli nodülleri en çok sesini profesyonel olarak kullanan; öğretmen, din görevlisi, spiker, ses sanatçıları, çağrı merkezi çalışanlarında görülür.

Ses teli nodülünün oluşmasına neden olan faktörler arasında;
  • Sesin yanlış ya da aşırı kullanımı
  • Laringofaringeal reflü
  • Alerjiler
  • Psikolojik etkenler
  • Kişilik özellikleri
Ses teli nodülü olan bireylerde en sık izlenen yakınmalar:
  • Ses kısıklığı
  • Seste değişiklik
  • Sesin çatallı çıkması
  • Seste kabalaşma
  • Artan ses kullanımı ile birlikte boyun çevresindeki kaslarda ağrı
  • Nadiren de  olsa konuşma hatta yutkunma güçlüğü
  • Profesyonel ses kullanıcısı sesinin daha alçak perdeden çıktığını ya da sesinin normalden daha soluklu, cızırtılı, hışırtılı olduğunu ifade edebilir
  • Profesyonel ses kullanıcıları, ses aralığında bir daralma fark edebilirler

Tanısı KBB hekimi tarafından yapılan endoskopik değerlendirme ve ses analizleri ile konur. Tedavisi ise ses terapisi ve gereken durumlarda cerrahidir.

3.Ses Teli Polipi

Sesin yanlış kullanılması ve sigara içilmesi doku içi kanamaların gerçekleşmesine ve zamanla ses teli üzerinde polip denilen yapıların oluşmasına neden olur. Ses tellerinin her yerinde görülebilirler ve saplı veya geniş tabanlı olabilirler. Erkeklerde kadınlara göre daha sık görülür. Polipler ses kalitesinde bozulmaya ve ses kısıklığına yol açarlar. Nodüller ses telinin hep sabit bir yerinde görülürken, polipler, ses tellerinin herhangi bir yerinde, tek veya çift taraflı olarak görülürler.

Ses Teli Polipinin Nedenleri
  • Sigara
  • Sesin yanlış, aşırı ve kötü kullanılması
  • Sesin aşırı zorlanması
  • Sık boğaz temizleme
  • Boyun ve gırtlak kaslarını aşırı kasma davranışına sahip olmak

Gün boyu konuşmak zorunda olan öğretmenler, satış temsilcileri, çağrı merkezi çalışanları  ve profesyonel ses kullanıcılarında sık görülürler.

Ses Teli Nodülü Olan Bireylerde En Sık İzlenen Yakınmalar
  • Ses kısıklığı
  • Sesin çabuk yorulması
  • Sesin çatallanması
  • Seste boğukluk hissi
  • Cızırtılı ses
  • Pürüzlü ses
  • Çok konuşulduğunda boyunda ve boğazda ağrı hissedilebilir
  • Boğazda takılma hissi
  • Boğazında yabancı bir cisim varmış gibi gıcık hissedilmesi
  • Sık boğaz temizleme hareketi veya öksürük
  • Ses teli polipi, uzun süre tedavi edilmezse büyüyebilir ve nefes borusunu daraltarak nefes darlığına sebep olabilir.
Tanı

KBB muayenesi, burundan veya ağız yoluyla endoskopik inceleme ile konur.

Tedavi

Öncelikle hastaya sigara ve diğer tütün ürünlerini bırakması tavsiye edilir. Ancak ses teli polipinin tedavisi cerrahidir. Ameliyat sonrası ses terapisi uygulanması, polipin tekrarlamasını engeller.

4.Ses teli kisti

Ses tellerinin serbest kenarında, içi sıvı dolu kitlelere ses teli kisti denir. Ses teli kistleri genellikle ses teli yüzeyinde yer alan salgı bezlerinin tıkanması sonucu oluşur. Ses hijyenine dikkat etmeyen bireylerin ses tellerinde kist görülme olasılığı daha fazladır. Genellikle  nodüle benzer olarak, ses tellerinin ön 1/3’ü ile arka 2/3’ünün birleşim yerinde oluşurlar. Sıklıkla sesin kötü kullanımına bağlı olarak tek taraflı olarak gelişirler. Ancak  karşı ses telinde temas sonucu reaktif bir kist ya da nodül gelişimine neden olabilirler.

Hastaları hekime getiren en sık şikayetler;

  • Ses kısıklığı
  • Sesin çabuk yorulması
  • Sesin çatallanması
  • Konuştukça boyunda ve boğazda ağrı
  • Yorulunca sesin çıkmaması
  • Boğazda takılma duygusudur.
Tanı

KBB muayenesi, burundan veya ağız yoluyla endoskopik inceleme ile konur.

Tedavi

Öncelikle hastaya sigara ve diğer tütün ürünlerini bırakması tavsiye edilir. Ancak ses teli polipinin tedavisi cerrahidir. Ameliyat sonrası ses terapisi uygulanması, polipin tekrarlamasını engeller.

5.Yaşlanmaya bağlı ses değişikliği (Presbifoni)

İnsan yaşlandıkça anatomik, fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik açıdan birçok anlamda değişim yaşar. Bu değişimleri belli noktada tolere edebilirken zaman zaman bununla başa çıkamayabilir ve sorun haline dönüştürebilir. Beden yaşlanma sürecine girdiğinde iletişimin en çok kullanılan kanalı olan sözlü iletişimin sağlayıcısı olan sesler de değişime uğrar.

Presbifoni, yaşlanma süreciyle ilişkili, yaşlılarda sık görülen, bireylerin iletişim ve yaşam kalitesi üzerinde önemli bir etkiye sahip olan ses bozukluklarıdır. Bu olgularda fizik muayenede;

  • Ses kıvrımlarında atrofi
  • Vokal kordlarda kavislenme
  • Fonasyon sırasında iğ şeklinde glottik açıklık görülür
  Yaşlanmaya bağlı görülen semptomlar:
  • Vokal yorgunluk
  • Ses kısıklığı
  • Ses soluklu ve boğuk
  • Şarkı söylerken ve konuşurken sesi öne alamama
  • Öksürme
  • Hava yolunda artmış sekresyon
  • Ses şiddetinin düşmesi
Tedavi
  • Ses terapisi
  • Ses terapisi ile birlikte enjeksiyon laringoplasti
  • Ses terapisi ile birlikte mediyalizasyon tiroplasti
6.Reinke ödemi

Reinke bölgesi ses tellerinin mukozal tabakasının yer aldığı iç yapısından oluşmaktadır. Reinke boşluğunun, sıvı ve de zamanla jelatinöz kıvamda bir madde ile aşırı kalınlaşmasına Reinke Ödemi denir.

Reinke Ödemi Neden Olur?
  • Sigara
  • Sesin yanlış kullanımı
  • Sesin aşırı kullanımı
  • Laringofaringeal reflü hastalığı 
  • Alerji
  • Hipotiroidi gibi hormonal değişiklikler
  • Tekrarlayan ya da kronik üst solunum yolu enfeksiyonları
  • Sık boğaz temizleme 
Reinke Ödeminin Belirtileri  Nelerdir?

Sesteki değişiklikler nedeniyle bayan hastaların, seslerinin telefonda erkek sesi sanılması veya erkek sesi ile karıştırılıyor olması yakınması, bu hastalığın çok tipik bir işaretidir. Reinke ödeminin tipik belirtileri:

  • Ses kısıklığı
  • Seste kabalaşma
  • Sık boğaz temizleme ihtiyacı
  • Normal sesine göre sesin perdesinde düşme ile beraber  seste yorulma
  • Konuşma ve ses çıkarma sırasında zorlanma
  • Uzun süre konuşulduğunda sesde yorulma
  • Konuşurken gerektiğinden daha fazla güç harcanıyormuş hissi
  • Konuşma ve şarkı söyleme sırasında ortaya çıkan ses düzensiz, dengesiz, olması
  • Nefes darlığı erken dönemde tipik olarak bulunmaz ancak hastalığın ilerleyen aşamalarında izlenebilir
Reinke Ödemi Tanısı Nasıl Konur?

Hastanın tipik klinik öyküsündeki yakınmaları sırasında konuşma sesinde ki tipik değişimlerin izlenmesi bir KBB hekiminin Reinke ödemi için ön tanı koymasını sağlar. Ancak Reinke ödemi tanısı poliklinik ortamında yapılabilen ses tellerinin endoskopik görüntülemesi (videolaringoskopi) ile konulabilir.

Reinke Ödemi Nasıl Tedavi Edilir?

Reinke ödeminin tedavisi için öncelikle altta yatan nedenin belirlenmesi oldukça önemlidir. Ancak kesin tedavisi cerrahi olup öncesi ve sonrası patolojinin oluşmasını destekleyen sorunlar ortadan kaldırılmalıdır. Bunlar;

  • Sigaranın bırakılması, hiç  olmazsa kullanımının ciddi oranda azaltılması
  • Reflünün azaltılması için yaşam şeklinin değiştirilmesi ve mide asidinden koruyucu ilaç tedavisi kullanılması
  • Sesin aşırı ve/veya yanlış kullanılmasının önlenmesi
  • Ses hijyenine önem verilmesi
  • Gerekli durumlarda ses terapisi
7.Ses Teli Felci

Her insanda iki adet ses teli bulunmaktadır. Bu ses telleri soluk alıp verirken açılır;  yutkunma ve konuşmak için ses çıkartılırken ise kapanırlar.  Ses tellerinin bu hareketini kaslar ve onların kasılıp gevşemesini sağlayan uyarıyı taşıyan sinirlerin senkronize bir şekilde çalışması sağlar. Eğer herhangi bir nedenle ses tellerinin birbirine yakınlaşmasını ve ses üretmesini sağlayan bu sinir veya kas yapılarında bir hasar meydana gelirse ses teli ve/veya tellerinde hareket kısıtlılığı meydana gelir.

Etkilenen ses teli sayısına göre felç, tek taraflı ya da iki taraflı olabilir. Tek taraflı olanda, ses telleri ses üretimi sırasında bir araya gelemez ve aralarında boşluk kalır. Buna bağlı olarak da kişi konuşma sırasında ses üretiminde zorlanır ve hava kaçağı olur. Tek taraflı ses teli felci olan hastaların  ses kalitesi bozuk ve nefeslidir; ses ve öksürük zayıftır. Hastalar genellikle sık sık nefes alma ihtiyacı duyduğundan çok kısa süre konuşabilir.

İki  taraflı ses teli felcinde ise ses telleri orta hatta yakın dururu, yanlara açılamaz. Bu durum kişinin efor (ev işi yapmak, merdiven çıkmak, yük taşımak vb) ile nefes darlığı yaşamasına neden olur. Bu hastaların sesi tekdüzedir yani konuşma sırasında hasta sesini inceltip kalınlaştıramaz. Asıl sorunları ses kalitesi değil yaşadıkları nefes darlığıdır.  Bu hastaların bir kısmında yutma güçlükleri de olabilir ve özellikle  her hangi bir sıvı içerken aspire ederler ve ciddi  öksürük krizine girebilirler.

Ses Teli Felcinin Nedenleri
  • Viral enfeksiyonlar
  • Tümörler
  • Boyna veya göğse travma
  • Cerrahi girişimler (tiroid cerrahileri, boyun omurları için yapılan cerrahiler, kalp ve büyük damarlar için yapılan cerrahiler ve beyin cerrahileri)
  • Sinir sistemi bozuklukları  ve nörolojik hastalıklar (Multipl skleroz ve Guillain-Barre sendromu vb)
  • İlaçlara bağlı toksisite
  • Beyin kanaması Genetik nedenler
  • Konjenital nedenler
Ses Teli Felcinin Belirtileri
  • Ses kısıklığı Ses teli felcinin en yaygın belirtisidir
  • Sesin güçsüz ve soluklu çıkması
  • bir süre konuşunca çabuk yorulma, sesin istendiği kadar şiddetli çıkmaması, istenilen incelikte sesler çıkaramama oluşabilecek ses sorunlarından
  • Nefes darlığı
  • Yutma güçlüğü
  • Boğazda ağrı
  • Uyku sırasında sesli nefes alma, horlama
Ses Teli Felcinin Tanısı Nasıl Konur?
  • Ayrıntılı öykü
  • Kulak burun boğaz muayenesi
  • Fiberoptik endoskopi
  • Stroboskopi
  • Gereken durumlarda radyolojik değerlendirme (bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonas vb)
  • Gereken durumlarda felç geliştikten 3-4 hafta sonra gırtlak kaslarına elektromiyografi (EMG)
Ses Teli Felci Nasıl Tedavi Edilir?
  • Ses teli felcinin tedavisi nedene bağlıdır.
  • Viral enfeksiyonlardan kaynaklanan ses teli felci genellikle kendiliğinden iyileşir.
  • Travmatik yaralanma veya tümörlerden kaynaklanan ses teli felci cerrahi veya diğer tedavileri gerektirebilir.
  • Ses terapisi, ses tellerinin gücünü ve esnekliğini geliştirmeye yardımcı olabilir.
  • Botoks enjeksiyonları, ses tellerini geçici olarak felç ederek ses tellerinin daha yakın bir araya gelmesine ve daha güçlü bir ses üretmesine yardımcı olabilir.
  • Cerrahi (enjeksiyon laringoplasti, tiroplasti)

Baş dönmesi ve denge bozuklukları bireyin günlük hayatını önemli ölçüde etkileyebilen sık görülen semptomlardır. Bu semptomlar iç kulak, beyin, sinir sistemi, kas ve eklem hastalıklarından kaynaklanabilir.  Nedenine göre her birini kendine özgü tedavi seçenekleri söz konusudur.

Bu bölümde baş dönmesi semptomuna neden olan hastalıklar ile ilgili bilgiler ve tedavi seçeneklerinin anlatıldığı bölümler yer almaktadır.

Ancak baş dönmesi ve denge bozukluğu yaşıyorsanız, altta yatan nedeni belirlemek ve uygun tedaviyi almak için bu konun uzmanı bir  doktora başvurunuz.

1. Benign paroksismal pozisyonel vertigo (BPPV-Kristal oynaması) nedir?

      İyi huylu pozisyonel baş dönmesi belli baş pozisyonları ile ortaya çıkan baş dönmesi ve gözlerde istemsiz hareketler (nistagmus) ile karakterize, zaman içinde genellikle kendiliğinden düzelme gösterebilen bir hastalıktır. İç kulak kaynaklı baş dönmesinin en sık görülen nedenlerinden birisidir.

      Bu hastalık halk arasında kristal oynaması olarak da bilinmektedir. Hastalar, belirli pozisyonlarda ortaya çıkan, genellikle saniyeler süren bir baş dönmesinden yakınırlar. Atakların başlangıç ve bitişi belirgin olsa da, ataklar arasında bir dengesizlik – sersemlik hissi görülebilir. Beraberinde işitme kaybı bulunmaz. BPPV  her yaş gurubunda görülebilmekle birlikte yaşlı kişilerde daha sık görülür. 65 yaşın üstündeki kişilerde en sık baş dönmesi nedenidir.

BPPV’nin semptomları nelerdir?
  • Ani baş dönmesi atakları
  • Baş dönmesi, yatakta dönerken veya başını yukarı veya aşağı eğerken tetiklenir
  • Bulantı ve kusma
  • Denge kaybı
  • Görme bulanıklığı
BPPV Kimlerde Görülür?
  • Yaşlanma (65 yaş üstü kişilerde en yaygındır)
  • Kafa travması
  • Geçirilmiş  kulak ameliyatı
  • Meniere hastalığı
BPPV Tanısı Nasıl Konur?

Genellikle hastanın hikâyesi ve Dix-Hallpike manevrası adı verilen manevra ile konur. Gerek görülen durumlarda Videonistagmografi de tanı için kullanılabilir.

BPPV Tedavi

BPPV genellikle kendiliğinden düzelir. Tedavi edilmeyen BPPV’nin semptomları genellikle birkaç hafta veya ay içinde kaybolur. Ancak, bazı kişilerde semptomlar tekrarlayabilir ya da bazı hastalarda kendiliğinden iyileşme olmaz. Bu hastaların doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir.

BPPV de en sık uygulanan tedavi repozisyon manevralarıdır. Bu manevralar ile yerinden oynamış olan kristallerin tekrar orjinal yerine gönderilmesi sağlanır. Ancak bu manevraların uzman kişiler tarafından uygulanması gerekir. İç kulak da yer alan her bir yarım daire kanalından oynamış olan kristallerin doğru kanala yönlendirilmesi ancak deneyimli profesyonellerin yapabileceği bir uygulamadır. Bu manevralar ile tek seferde %80-90 oranında hastalığın düzelmesini sağlanır. Bazen ikinci ya da üçüncü manevrayı yapmak gerekebilir.

Manevralar ile tedavide başarısız olunan hastalarda habituasyon egzersizleri uygulanarak sorun büyük oranda çözümlenir.

Tüm tedavilere rağmen düzelme olmayan hastalarda ise nadiren de olsa cerrahi tedaviler gündeme gelir.

2. Meniere Hastalığı

Meniere hastalığını (MH) spesifik bir hastalık olarak tanımlamak yerine bir çok değişik etken sonucunda ortaya çıkan endolenfatik hidrops nedeni ile gelişen bir KLİNİK TABLO olarak tanımlamak daha doğrudur. MH kısaca iç kulakta bulunan endolenf adı verilen sıvının anormal birikmesi sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Bu durum kişide denge ve işitme ile ilgili sorunlara yol açar. Hastalığın nedeni kesin olarak bilinmemektedir ve bu klinik tablonun ortaya çıkmasında birden fazla faktörün rolü olduğu düşünülmektedir.

Bu hastalık her yaşta ortaya çıkabilir ancak genellikle 40 yaş civarında yani genç ve orta yaşlı yetişkin döneminde başladığı görülmektedir. Kadınlarda erkeklere göre bir miktar daha fazla görülür. Hastalığın başlangıcında tek kulak tutulurken ilerleyen dönemlerde karşı kulaktada hastalık ortaya çıkabilir. Hastalar işitme kaybına bağlı olarak yüksek şidetlerdeki seslerden rahatsız olurlar. Ayrıca hasta ve sağlam kulak arasındaki işitme eşikleri arasındaki farktan dolayı hastalar sesleri her iki kulaklarında farklı perdeden algıladığını söyler.

Hastaları doktora getiren belirtiler; 

  • Ani ve şiddetli baş dönmesi atakları (vertigo)
  • Kulak çınlaması (tinnitus)
  • İşitme kaybı
  • Kulakta dolgunluk hissi

Bu belitilerin yanı sıra ataklar sırasında bulantı, kusma, çarpıntı, taşikardi, ölüm korkusu ve hipertansiyon gibi semptom  ve bulgularda izlenebilir.

Baş dönmesi MH’nın en önemli semptomu olup her hangi bir uyaran olmadan kendiliğinden başlar, 20 dakika ile 24 saat arası sürer, ataklar halinde tekrarlar ve baş pozisyon değişikliği ile şiddeti artar. Ataklar geçtikten sonra hastala bir kaç gün daha postüral dengesizlik ve yürürken sendeleme yaşayabilir.  Hastanın tutulan kulağında izlenen işitme kaybı ataklar sırasında artış gösterir ve atak geçince azalma tarzında bir dalgalanma gösterir. Hastalığın başlangıç dönemlerinde işitme kaybı atak sonrasında normale döner, ancak ilerleyen dönemlerde her ataktan ile giderek derinleşir ve kalıcı bir hal alır.

Meniere Hastalığında Tanı

MH’na kesin tanı koyduracak bir test yoktur. Hastalığın ön tanısı KBB hekimi tarafından alınan ayrıntılı klinik öykü ve semptomlar ile konur. Daha sonrasında sırası ile;

  • Odyolojik Tanı (İşitme testi)- Alçak frekanslarda işitme kaybının olması ve recruitment testlerinin pozitif olması
  • Pozitif Fistül Testi
  • Elektrokokleografi
  • Dehidratasyon Testi
  • ABR
  • OAE
  • ENG
  • VEMP
  • vHIT
  • İntratimpanik Gadolinum enjeksiyonu sonrasında MRI
Meniere Hastalığında Tedavi

Bu hastalık kronik bir durumdur. Çeşitli tedaviler ile semptomları hafifletilmeye ve kişinin yaşamı üzerinde uzun vadeli etkilerini en aza indirilmeye çalışılır. Ancak MH’nın kalıcı ve tam etkili bir tedavisi yoktur. Uygulanan tedavi yöntemleri ile baş dönmesi başta olmak üzere hastalığa ait yakınmaların ortadan kaldırılması amaçlanır. MH’nın nedeni kesin olarak ortaya konamadığından ve kişiye göre farklı seyir izlemesinden dolayı hekim kontrolünde tedavi planlanmalıdır.

MH’da uygulanan ilaç tedavisi temelde baş dönmesi ve buna bağlı mide bulantısı hissini azaltmaya, endolenf sıvısının birikimini engellemeye ve atakların sıklığını azaltmaya yöneliktir. Tedavide basamak tedavisi uygulanır. Buna göre;

  • Bilgilendirme ve stres yönetimi
  • Beslenme önerileri; sigara, alkol, kafein, tuz kullanımı azaltılmalı
  • Diüretik tedavisi
  • Vazodilatatörler
  • Intratimpanik tedaviler
  • Cerrahi tedavi
  • Vestibüler rehabilitasyon

MH da uygulanan medikal tedaviler ağız veya parenteral yolundan uygulandığı gibi bazı durumlarda kulak içine enjeksiyonlar yapılarak da uygulanabilmektedir. Bazı hastalarda ilaç tedavileri ile istenen düzeyde semptomlar kontrol altına alınamayabilir. Bu gibi durumlarda cerrahi tedavi ile endolenf sıvısının drenajının sağlanması, denge bozukluğuna yol açan labirentin çıkarılması ve ilgili bölgedeki sinir yapısının ortadan kaldırılması mümkündür.

MH nedeniyle gelişen işitme kaybının ne yazık ki ilaçlarla tedavisi mümkün değildir. Bu durum kişinin hayat kalitesini etkileyebileceğinden işitme cihazları kullanılabilmektedir.

3.Vestibüler Migren

Migrene bağlı baş dönmesi ataklarına vestibüler migren (VM)  denir. Migren ve vertigo her ikisi de toplumda sık karşılaşılan durumlardır. VM en sık baş dönmesi yapan nöroloji vertigo nedenidir. Günümüzde VM BPPV’dan sonra ikinci en sık vertigo nedeni olarak kabul edilmektedir.

Bir kişinin migren tanısı alabilmesi için  4-72 saat süren baş ağrısı atakları tanımlaması gerekir. Bu ağrının tipik özellikleri:

  • Tek taraflı yerleşim gösterir
  • Zonklayıcı tarzdadır
  • Orta veya şiddetlidir
  • Rutin fiziksel aktivite ile artış gösterir
  • Bulantı ve foto-fonifobi (Ses ve ışık) eşlik eder

VM kişinin hayatının herhangi bir döneminde başlayabilir. Migrene bağlı baş ağrısı genellikle baş dönmesinden daha erken yaşlarda başlar ve bunu takip eden 8-9 yıl içerisinde vestibüler semptomlar ortaya çıkar. Migrende olduğu gibi kadınlarda daha sık görülür. Hastaların çoğunda VM epizodik bir hastalıktır. Spontan ve pozisyonla değişen baş dönmesi ataklarından hastalar yakınır. Baş dönmesi atakları yanı sıra baş hareketleri ile uyarılan dengesizlik, baş hareketinden kaçınma gibi yakınmalarda sıktır ve vestibüler disfonksiyonun varlığına işaret eder. Hastalarda izlenen bu ataklar saniyelerde sürebilir günlercede devam edebilir. Ataklar arası sürede değişkenlik gösterir. Bazı hastalarda günlerce hatta aylarca atak olmayabilir.

Bu hastalarda vestibüler semptomlar ile migrenöz semptomların zamansal ilişkiside hastalar arasında değişkenlik gösterebilir. Baş dönmesi genellikle ağrı atağı içinde veya sonrasında gelişebilir. Nadirende olsa baş dönmesi ve baş ağrısı atakları birbirlerinden bağımsız olarak ortaya çıkar.

VM hastalarında işitme kaybı ve tinnitus genellikle izlenmez.

Baş dönmesi atakları baş ağrısı ataklarında olduğu gibi uykusuzluk, stres, mensturasyon, bazı yiyecek ve içecekler ile tetiklenebilir.

Tanıda en önemli nokta hekimin migrenöz semptomların vertigo ataklarına eşlik etmesinden kuşkulanmasıdır. VM tanısı klinik öyküye dayalı konur.

Tedavi teorik olarak migren tedavisinden farklı değildir.

  • Yaşam şeklinin düzenlenmesi (düzenli beslenme, uyku, egzersiz)
  • Alkol, sigara, kafein, doğum kontrol hapları gibi migren tetikleyicilerinden kaçınmak
  • İlaç tedavisi

Migren şu klinik durumlarla birliktelik gösterebilir:

  • Meniere hastalığı
  • BPPV
  • Ortostatik Hipotansiyon
  • Depresyon
  • Panik atak
4.Vestibüler nörinit

Ani başlayan başdönmesi ve buna eşlik eden bulantı, kusma ve genel dengesizlik ile karakterize bir hastalıktır. En sık görülen ikinci periferik vestibüler hastalıktır. Oldukça geniş bir yaş aralığında görülmekle birlikte sıklıkla 30-50 yaşlarında görülür.

Hastalığın akut dönemi oldukça şiddetlidir. Bu dönemde günlerce süren şiddetli baş dönmesi yakınması hastanın yaşam kalitesini büyük ölçüde bozar. Akut dönem geçtikten sonrada hastalar uzun süre dengesizlikten yakınır. Vestibüler nörinit hastalarında akut dönemde kulakta dolgunluk, çınlama yakınmaları olsada işitme kaybı hiçbir zaman olmaz.

Vestibüler nörinitin nedeni bilinmemektedir. Ancak çoğu hastanın öyküsünde yakın zamanda geçirilmiş şiddetli bir üst solunum yolu enfeksiyonu öyküsü mevcuttur.

Klinik Semptom ve Bulgular:

  • Ani başlayan şiddetli vertigo
  • Bulantı ve kusma
  • Hastanın yataktan kalkamaması
  • Gözlerini açtığında semptomların şiddetlenmesi
  • İŞİTME KAYBININ BULUNMAMASI
  • Hasta ayağa kalktığında tutulan kulak tarafına düşme veya sendeleme tarzında denge kaybı sergiler
  • Hasta başını tipik olarak hareket ettirmek istemez ve baş hareketleri ile semptomlarının şiddeti artar
  • Hastaların semptomları tipik olarak 3 günde geriler ancak kronik dengesizlik hissi ve baş hareketleri ile tetiklenen dengesizlik hissi uzun süre devam eder
Tanı ve Muayene Bulguları
  • Tanıda en önemli aşama klinik öyküdür
  • Ayrıntılı bir kulak muayenesi yapılmalı ve orta kulak iltihabı ve komplikasyonları mutlaka dışlanmalıdır
  • İlk tanı anında yapılan muayenede spontan, şiddetli, yönü bakışla değişim göstermeyen ve hızlı fazı sağlam kulağa doğru olan nistagmus tespit edilir
  • İşitme muayenesinde işitmenin normal olduğu belirlenmelidir
  • Denge muayenesi ayrıntılı yapılmalıdır
  • Serebeller testler
  • Kraniyal sinir muayenesi
  • Tam ve ayrıntılı nörolojik muayene
  • Kalorik test
  • Rotasyon testleri
  • VEMP
  • Bu hastalığın ayırıcı tanısında inme, multiple skleroz, labirentit, meniere hastalığı, vertebral arter diseksiyonu ve beyin sapı infaktı gibi ve çoğu yaşamsal öneme sahip hastalıklar bulunduğu için özellikle dikkatli olunmalıdır. Bu hastalıklardan ayırıcı tanısı için MRI istenmelidir
Tedavi

İzlem ve destek tedavisi şeklindedir. Akut dönemde çeşitli ilaçlar yanı sıra hastalara sıvı desteği verilir. Hastalığın şiddetine göre özellikle yaşlı, şeker tansiyon gibi serebro vasküler risk faktörü bulunanalar, ek hastalığı olanlar, çocuk hastalar, bulantı ve kusması şiddetli olanlar hastanede yatırılarak tedavi edilir. Hastalığın akut dönemi yatıştıktan sonrada vestibüler rehabilitasyon verilmelidir.

5.İlaçlara bağlı baş dönmesi

Farklı hastalıkların tedavisi için kullanılan çeşitli ilaçların bir yan etkisi olarak baş dönmesi, dengesizlik hissi veya sersemlik hissi ortaya çıkabilir. Bu klinik tablo oldukça sık görülmekle birlikte çoğu zaman gözden kaçmaktadır.  Baş dönmesine neden olabilecek ilaçlar arasında;

  • Tansiyon ilaçları
  • Antidepresanlar
  • Anksiyete ilaçları
  • Antihistaminikler

Baş dönmesinin kullanılan ilaçlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığına mutlaka bir hekimin karar vermesi gerekir. Baş dönmesine neden olabilecek tüm nedenler dışlandıktan sonra ilacın buna neden olduğuna karar verilirse aldığınız ilaçları kesinlikle kendiliğinizden bırakmayınız. Mutlaka ilacı başlayan hekiminiz ile bu konuyu görüşünüz

6. Yaşlanmaya bağlı dengesizlik (Presbivertigo/presbiataksi/presbitazis)

Yaşlı hastalarda ortaya çıkan dengesizlik önemli bir problemdir, düşme ve sonrasında oluşan kırıklar nedeni ile yatalak kalma ve ölüm gibi önemli riskler taşır.

Uzun süren kronik dengesizlik tablosu anksiyete ve depresyona neden olabilir.

Yaşlı hastalardaki dengesizliğin, vestibüler sistemin fizyolojik olarak yaşlanmasının yanı sıra, görme ve kas iskelet sisteminde ki dejeneratif değişiklikler ve bunlara eşlik edebilen diabet, hipertansiyon, çoklu ilaç kullanımı gibi daha başka nedenleride vardır.

Yaşlanma ile ortaya çıkan dengesizlik aslında bir dizziness tablosudur. Yani hastalar sürekli devam eden bir dengesizlikten yakınırlar.

Bu hastaların tanısında en önemli aşama klinik ayrıntılı öyküdür. Diğer hastalardan farklı olarak sadece KBB ve nörolojik muayene yeterli olmaz. Bu hastaların tüm sistem muayeneleri yapılmalıdır. Muayene ortamında tüm hastalara baş savurma, baş sallama ve pozisyonel testler uygulanmalıdır. Bu yaş grubunda BPPV da sık görüleceğinden pozisyonel testler dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.

Yaşlı hastalarda sık görülen dengesizlik nedenleri şunlardır:

  • Ortostatik hipotansiyon
  • Vertebrobaziller yetmezlik
  • BPPV
  • Meniere hastalığı

Tedavi de bu hasta grubunda en doğru yaklaşım VESTİBÜLER REHABİLİTASYONDUR. Dengesizlik yakınması olan tüm hastalarda endikedir. Rehabilitasyon programı kişiye özel planlanmalıdır. Bu tedavi sürecinde şunlar yapılır:

  • Santral kompanzasyonu arttıran fizyoterapi egzersizleri
  • Görme stabilitesi
  • Postür kontrolü